tag:blogger.com,1999:blog-23238996962186721952024-02-08T02:34:04.084+03:00turuncuboyakalemituruncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.comBlogger39125tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-84735017329427335832013-11-17T23:57:00.000+02:002013-11-17T23:58:48.104+02:00"Rüyalarımız tek geceye sığamayacak kadar büyük."<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Sanırım buralara geri dönüyorum. 20’li yaşlarımın
başındaki halimden utanmamaya çalışıp yazdıklarımı silmeyeceğim. Bu gece geri
dönüşümüzü Molly Nilsson – Going Places şarkısıyla kutlayalım. Şimdi gözlerinizi
kapayın ve karanlıkta uçtuğunuzu hissedin.<br />
<br />
İyi geceler.<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><br /></span>
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"><a href="http://%3Ciframe%20allowfullscreen%3D%22%22%20frameborder%3D%220%22%20height%3D%22270%22%20src%3D%22//www.youtube.com/embed/B0KioDTs39Y%22%20width=%22480%22%3E%3C/iframe%3E"><iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="270" src="//www.youtube.com/embed/B0KioDTs39Y" width="480"></iframe></a><br /></span></div>
turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-4973337987931443092011-12-19T19:42:00.005+02:002011-12-19T20:27:20.474+02:00Sonbahar İçin Güzide Uğraşlar: Kediler ve Hortumlar<div><span style="text-align: justify; font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Blog! Naber canım? </span><span style="text-align: justify; font-size: 10pt; line-height: 115%; font-family: Wingdings; ">J</span></div><div> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Seninle az iletişimle sürdürdüğüm seviyeli bir ilişkim var. Önemli olan verimli vakit geçirebilmekte diyorlar. Neyse, cıvıklığa gerek yok. 2011’in ne kadar b.ktan bir yıl olduğuna dair az daha öfke kusup gideceğim. İstersen bir daha adımı bile duymazsın.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Öyle işte şekerim, kısa süreli çalışma hayatım sona erdi. Biraz zorunlu oldu; annem rahatsız ve hastanede. Çıkmıştı, keyfi yerindeydi ama yine yattı. Kendini bilmez bir çeşit enfeksiyon vücudunu hırpalıyor; ama iyileşecek. Hastalığın iyileşme süresi 6 aymış. Daha fazla hastalık muhabbeti yapmayalım, zaten yaklaşık 4 aydır annemle her gün yapıyoruz; adını anma gider diyor </span><span style="font-size:10.0pt; line-height:115%;font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family:Georgia; mso-hansi-font-family:Georgia;mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings">J</span><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; "> Ben de baba ocağı ana kucağı Zonguldak’a geçici bir dönüş yaptım.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Aslında, sonbaharı memlekette geçirmek güzel bir şey. Yağmur yağıyor, hava kapanıyor, fırtına çıkıyor falan. Hatta 11.11.11 tarihinde hortum çıktı ve dolu yağdı. Valla ev denizin hemen karşısında olduğu için küçük hortumlara şahit olmuştum ama bu dana gibiydi mübarek. Kendimi X-men’in Storm’u sanacaktım, öyle esti gürledi. Sevinç çığlıkları eşliğinde bu görüntüleri kaydettik ama açıkçası, az da olsa saygın bir hayat sürdürebilmek namına ablamla olan şaklabanlığımı internete taşımak niyetinde değilim. Onun yerine dana hortum denizden su çekerken evin balkonundan çekilmiş bir fotoğrafla olayın kafanızda canlanmasına yardımcı olmak isterim.</span></p></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2jKWTpWK4nOwLq9wuixAoRDg2oH4KNgr4mulaXuvAPsSOoEkh68kdZnKtpuXtdHWf0v0vCUQs3uFNMbUvhuzuUn3yt0eeUTRuy0euOmzGPRacLW798j6ikM6I4EsVmOxiJqLq_cS3k8k/s1600/IMG_5147n.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2jKWTpWK4nOwLq9wuixAoRDg2oH4KNgr4mulaXuvAPsSOoEkh68kdZnKtpuXtdHWf0v0vCUQs3uFNMbUvhuzuUn3yt0eeUTRuy0euOmzGPRacLW798j6ikM6I4EsVmOxiJqLq_cS3k8k/s320/IMG_5147n.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5687897376777003458" /></a><div><div><div style="text-align: center;"><span class="Apple-style-span"><span class="Apple-style-span" style="font-size: 13px; line-height: 14px; ">(bu küçük sinsi hortum, ajanlık yapıp dana'ya istihbarat verdi.)</span></span></div><div><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd8VoII_R-v-7guBU9782xZwvz42ISTTpteV_uRO3rlls3Wl5BvyL4D5Pj6I7halXwxv4OEidtHXAsJvvoJJVLMdXwYVssFKHwagDmlQbNbpHzt-oyeEhUYRE8PFE_z1qjWN3s1xjAVoc/s1600/IMG_5151n.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 180px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd8VoII_R-v-7guBU9782xZwvz42ISTTpteV_uRO3rlls3Wl5BvyL4D5Pj6I7halXwxv4OEidtHXAsJvvoJJVLMdXwYVssFKHwagDmlQbNbpHzt-oyeEhUYRE8PFE_z1qjWN3s1xjAVoc/s320/IMG_5151n.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5687897103507235314" /></a></div><div style="text-align: center;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: 13px; line-height: 14px; ">(hortumun, denizin ve gökyüzünün tek vücut olduğu an)</span></div><div><div style="text-align: left;"><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; line-height: 14px; "></p><p class="MsoNormal" style="font-size: small; "><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">İşte o mavi şey, gökyüzü deniz karışımı bir şey. O beyaz bulut veya sis mis değil, denizden su çeken hortumun kamerada şekillenebileni. Kameramın belli standartları var, onları aşamıyor. Merak eden buyursun, Kasım 2012’de misafir olsun.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="font-size: small; "><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Bir de bu yazıya kazara rast gelen herhangi bir Zonguldak sakini, evin koordinatlarını kestirebilir. Her şey yalan, ben burada yaşamıyorum. Gelmeyin.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="font-size: small; "><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Peki, bu hortum bizim kıyılarda sürterken ben ne yaptım?<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="font-size: small; text-indent: -18pt; "><!--[if !supportLists]--><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">A.<span style="font:7.0pt "Times New Roman""> </span></span><!--[endif]--><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Resim çizdim: Evet, bu gibi zamanlarda sonbahar ruhu dediğim şey yıllık pörtlemesini yaşar ve yaz çocuğu ben, mutlu bir insan olurum. Hatta konsantrasyonum artar ve defter çiziktiririm.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="font-size: small; text-indent: -18pt; "><!--[if !supportLists]--><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">B.<span style="font:7.0pt "Times New Roman""> </span></span><!--[endif]--><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Göbeğimi kaşıya kaşıya müzik dinledim: Bunun çok özel bir yanı yok, hep olan bir şey ama bu sezon The Knife ile ilişkimi güçlendirdim. Karin Dreijer Andersson ne pişirse yerim, bir gün de The Knife’a olan duygularımı yazarım, saygı duruşumu gerçekleştiririm. Şimdi özet geçersem;</span></p> <p class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="font-size: small; "><i><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Sevgili Karin, yıllardır sana olan hayranlığım bit(e)miyor ve seni büyük bir ilgi ve sevgiyle takip ediyorum. <o:p></o:p></span></i></p> <p class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="font-size: small; "><i><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Kadrolu hayranın, Seda.</span></i></p> <p class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="font-size: small; text-indent: -18pt; "><!--[if !supportLists]--><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">C.<span style="font:7.0pt "Times New Roman""> </span></span><!--[endif]--><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Yemek yapmakta birkaç adım ilerledim: Valla annem hasta olunca işler bana kaldı. Yemek de dâhil. Sırayla (ve sabırla?) hepsinin üstesinden geldim. Patlıcan oturtma yaptığım gün kariyer yapmaktan vazgeçtim; şayet patlıcan ve ilgili yemekler en sevdiklerimdir ve oturtmayı yaptığımda sanki bu dünyada kimseye ihtiyacım yokmuş, başka hiçbir şeyin önemi yokmuş gibi hissettim. Evet, küçük hesapların kadınıyım ben. Pişman değilim.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="font-size: small; text-indent: -18pt; "><!--[if !supportLists]--><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">D.<span style="font:7.0pt "Times New Roman""> </span></span><!--[endif]--><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Limana gidip balık aldım </span><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%; font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family:Georgia;mso-hansi-font-family:Georgia; mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings">J</span><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; "> Haberlerde duymuş olabilirsiniz, bilmem kaç ton balık çıktı etti, Zangıldak bu sezonu pek bereketli geçirdi. Hiçbiri de yavru değildi aldıklarımızın, büyümüşlerdi. Konu komşu pek mutluyduk, biz mutlu bir mahalleyiz. Mutlu olmasak ne yazar? Eksiklikler için yıllardır imza topluyoruz, belediye bizi sallamıyor. Alıştık elimizdekiyle yetinmeye.<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="font-size: small; text-indent: -18pt; "><!--[if !supportLists]--><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">E.<span style="font:7.0pt "Times New Roman""> </span></span><!--[endif]--><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Bahçemizi yerleşke edinen sokak kedilerin bakımını üstlendim: Annem hastaneye yatınca sahipsiz kaldılar, onları besledim. Kedi çok kötü bir şey, çocuk gibi, ciddi anlamda ilgi bekliyor. Sabahın 06.30’unda babama kahvaltı hazırlamak için kalktığım yetmiyormuş gibi bir de kediler sütünü içiyor mu derdine düştüm. Kieslowski’nin üçlemesinin Mavi’sinde (Bleu) belirttiği gibi sorumluluklarımız bizi özgürlüğümüzden alıkoyar. Janis Joplin de buna yakın bir düşünceyi Me and Bobby McGee şarkısında “<i>Freedom is just another word for nothing left to lose” </i>olarak ifade eder. Diyeceğim o ki kedilerin sorumluluğu benliğimden çok şey götürdü.</span></p> <p class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="font-size: small; "><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Aa, unutmadan. Kedilerden biri bu sonbaharda dördüz doğurdu. Dört tane beyaz kedimiz oldu. İki tanesi annelerine çektiği için babalarından gelen arî ırkları hafif bozuk doğdular. Minik benekleri var, ama biz onları oldukları kişi için seviyoruz. Mark Darcy’nin Bridget Jones’u olduğu kişi için sevdiği bu dünyada bizim kedilere pozitif ayrımcılık gösterdiğimiz söylenemez. Bu arada evet, bence de Colin Firth yakışıklılığının zirvesini havada karada piçleri yenen Mark Darcy karakterinde yaşadı ve bitirdi.</span></p> <p class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="font-size: small; "><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Kedi muhabbetini uzatıyorum ama bunu da anlatayım. Dördüzlerden biriyle önceki nesilden başka bir kedi –ki hesaplarıma göre aynı annenin çocukları bunlar, çeşitli hal ve tutumlar içersindeydi. Ben de o sırada mutfakta yemek yapıyordum ve kedilerle ve hayvanlar âleminin bildiğim kadarıyla birçoğuyla uyuşmayan ahlak anlayışım doğrultusunda camın önünde yedikleri naneye katlanamayıp camdan doğru onları kovaladım. Sonra ne yaptıklarını bilmiyorum ama yavru lan o kedi, kozunu yaşıtlarınla paylaş! Bu arada dördüzlerden biri bugün bize ilerde ne tür bir sürtük olacağını kanıtladı. Evet.</span></p> <p class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="font-size: small; "><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Son olarak şunu söylemek isterim. Bu blogda laubali bir dil kullanıyor olabilirim. Avam hitap şekilleriyle bezenmiş yazılarımdan tamamen bağımsız bir dille çeviri yapmaktayım –ya da bugüne kadar yaptım (hikâyenin bu kısmına üstte yer verdim, kısa bir dönemdi). Ayrıca iltihap yerine enfeksiyon falan da kullanıyor olabilirim, ama burası blogum. Pek ilgilenmediğim ıvır zıvır çekmecemden (yarın lazım olur diye biriktirdiğim minik parçalar çekmecesi) daha temiz bir görünüme sahip bir başka çöplüğüm. Öyle ya da böyle dünyayı olduğundan 0,00000000001 mm bile saptıramıyorum. Bazılarımız böyle doğuyor.</span></p> <p class="MsoListParagraphCxSpLast" style="font-size: small; "><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; ">Uzun zaman sonra ne güzel oldu be blog! Dur başka gün de yazarım ben sana. Kuzeyden gelen her türlü rüzgârın ilham vericiliğine inanan siz blog okurları, hepinize benden bir adet The Knife- Neverland! Hadi öptüm!<o:p></o:p></span></p><p></p></div></div></div><iframe width="480" height="360" src="http://www.youtube.com/embed/FHOces16THw" frameborder="0" allowfullscreen=""></iframe></div>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-28987482548814911002011-09-29T22:41:00.001+03:002011-09-29T22:44:20.429+03:00"we need to make books cool again"<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhb8NiEAJhWmQYj2o_4K3mtyxqWLEw4a037EDfMug5defK7yzlwf9Gmu6pr-Sj_rYbnWNO1MYiXf_LMfTK6YGgenssUkTgdJ_aSn6fuHZlTsk0PK4Xg5s0LmJMbw9H7fY5h04UL51ANfUU/s1600/john-waters-on-books.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 223px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhb8NiEAJhWmQYj2o_4K3mtyxqWLEw4a037EDfMug5defK7yzlwf9Gmu6pr-Sj_rYbnWNO1MYiXf_LMfTK6YGgenssUkTgdJ_aSn6fuHZlTsk0PK4Xg5s0LmJMbw9H7fY5h04UL51ANfUU/s400/john-waters-on-books.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5657869199851104850" /></a>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-75343118300627113642011-09-22T21:54:00.004+03:002011-09-29T22:44:53.555+03:00<div><p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Her hikâyenin bir başı ve bir sonu vardır. Peki, hikâyenizin başını bilmiyorsanız kendinize nasıl bir son biçebilirsiniz?</p></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-m1mjTKHwitLgtlHUwCztWxBv1P4bXJ0v8kA5XM8f06SOHQTV2b5Eve1U0cmGzF190HLots3-Mu0-UVFFd44ywuhK5qq-J_7oz_kieuQfJI2Ub1oXWrcUKlowS5NYvp5i3612tW4BwHI/s1600/keira-knightley-Never-Let-Me-Go-screencap4.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 194px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-m1mjTKHwitLgtlHUwCztWxBv1P4bXJ0v8kA5XM8f06SOHQTV2b5Eve1U0cmGzF190HLots3-Mu0-UVFFd44ywuhK5qq-J_7oz_kieuQfJI2Ub1oXWrcUKlowS5NYvp5i3612tW4BwHI/s400/keira-knightley-Never-Let-Me-Go-screencap4.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5655260213631622658" /></a><div><div style="text-align: center;"><span class="Apple-style-span"><u><br /></u></span></div><div style="text-align: center;">Bu yıl izlediğim en güzel ve en çaresiz hikaye <i>Never Let Me Go/ Beni Asla Bırakma</i>.</div><div><div style="text-align: center;"><br /></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhx4k4uqAxZG64aZEagcf5cXybSKPtwYXVwfSx4HEzkYQ5ol8Y17bKJk0P_TzKxngcxTR7d4O7i3ynH64_ihJWjGRycW6FO4cmNRcXE3jCmjLk5Sj9Jjze4lCG41HVLQjUwvE6ya6dJHB4/s1600/never-let-me-go-original.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 225px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhx4k4uqAxZG64aZEagcf5cXybSKPtwYXVwfSx4HEzkYQ5ol8Y17bKJk0P_TzKxngcxTR7d4O7i3ynH64_ihJWjGRycW6FO4cmNRcXE3jCmjLk5Sj9Jjze4lCG41HVLQjUwvE6ya6dJHB4/s400/never-let-me-go-original.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5655260212236568258" /></a><p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><br /></p></div></div>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-36283506817099488232011-09-22T21:16:00.002+03:002011-09-22T21:23:14.866+03:002011 Sucks<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfWr9G4e55T8Wh9TA_JW5MhLV6Ogf1guZc_LhP2w7oZ35zqsBxeJWH9J4NTBHjVuDBegSmRNWMvk1czF-ku-mnaUK42Xcht3-_zf4Fh9yrpmfk_oG4fbWnId5YtNnOGIP9emmjFd_wLxk/s1600/2011+sucks+caboosezine+flickr.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfWr9G4e55T8Wh9TA_JW5MhLV6Ogf1guZc_LhP2w7oZ35zqsBxeJWH9J4NTBHjVuDBegSmRNWMvk1czF-ku-mnaUK42Xcht3-_zf4Fh9yrpmfk_oG4fbWnId5YtNnOGIP9emmjFd_wLxk/s400/2011+sucks+caboosezine+flickr.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5655250959805719682" /></a><div style="text-align: center;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; background-color: rgb(254, 254, 254); ">(caboosezine on flickr)</span></div><div><p class="MsoNormal" style="text-align:justify">2011, bit ve öl. Defol git, naparsan yap ama bir an önce sıranı sav. Böyle kötü bir yıl daha olamaz, ben ve etrafımdaki birçok kişi talihsizlikler yaşıyor. Bu veba bende midir de benim çevremde oluyor her şey, çözemedim ama 2012 gelsin, Marduk’u Marduk’la kafa sallayarak karşılacağız. Valla billa, beklemedeyim.</p></div>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-76724129130848748632011-09-14T18:40:00.005+03:002011-09-14T19:01:36.881+03:00Aradığım Kan II: Motorama<p class="MsoNormal">Geçen yıl aradığım taze kan olarak Türk grup Proudpilot’ı ilan etmiştim ve bu yazı yeni keşfim Rus indie grubu Motorama ile kapatıyoruz. Yaz sıcakları daha devam edecek dense bile bizim zaman çizelgemiz ilkokul panolarımızda görmeye alışkın olduğumuz dörde bölünmüş yıl posterine endeksli. Kısacası, sonbahar geldi. Eylül 1 dedik ve yaz bitti<span style="font-family: Wingdings;mso-ascii-font-family:Calibri;mso-hansi-font-family:Calibri; mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings"><span>J</span></span></p> <p class="MsoNormal">İşte bu yüzdendir ki Eylül ayının ilk yarısını Motorama ile açıyoruz. Editors’un Tom Smith’iyle Ian Curtis’in benzerliği üzerine kafa yoranlar, reytingleri Motorama vokalistine çevirelim.</p> <p class="MsoNormal">Bu grubun yok mu bir adresi derseniz, var efendim var; buradan yakın:</p> <p class="MsoNormal"><span class="Apple-style-span" ><span class="Apple-style-span" style="font-size: 11px; line-height: 15px;"><a href="http://www.wearemotorama.com/">http://www.wearemotorama.com/</a></span></span></p><p class="MsoNormal"><span class="Apple-style-span" ><span class="Apple-style-span" style="font-size: 11px; line-height: 15px;"><a href="http://www.myspace.com/motoramapage">http://www.myspace.com/motoramapage</a></span></span></p> <p class="MsoNormal">Ayrıca, grubun last.fm sayfasını ziyaret ediniz (<a href="http://www.lastfm.ru/music/Motorama">http://www.lastfm.ru/music/Motorama</a>), çünkü bugünlerde Motorama şarkıları <i>beleş download </i>olarak dizilmiş, sizleri bekliyor. Ee biz de bu insanların cömertliğini ödüllendirelim ve bu şarkıları edinip dinleyelim.</p> <p class="MsoNormal">Bunlar da Motorama Youtube çıkartması. Yakın yakın, buradan da yakın, yakmak da beleş <span style="font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family: Calibri;mso-hansi-font-family:Calibri;mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family: Wingdings"><span>J</span></span></p><br /><iframe width="425" height="269" src="http://www.youtube.com/embed/iO4q2b7HlBI" frameborder="0" allowfullscreen=""></iframe>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-29697690311233417522011-02-03T00:08:00.004+02:002011-02-03T00:32:33.293+02:00Tag’le beni ey Yarim!<p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span class="Apple-style-span" style="line-height: 14px; "></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; "><span class="Apple-style-span"></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span class="Apple-style-span"><span style="font-size:10.0pt; line-height:115%;font-family:"Georgia","serif"">Uzun süreli sessizliğimi biraz bozayım. Daha önceden de 123456789 kere buraya bir şeyler yazmayı ertelediğimden yakınmış olabilir miyim? Hayır olamam, o kadar yazı yazmadım, mümkün değil. Neyse gelelim son 1-2 haftalık vukuatlara. Mesela; <o:p></o:p></span></span></p><span class="Apple-style-span"> <ol style="margin-top:0cm" start="1" type="1"> <li class="MsoNormal" style="text-align:justify;mso-list:l0 level1 lfo1"><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:"Georgia","serif"">En son taşınıyorum demişim. Evet, taşındım, tam yerleşmesem de yuvarlanıp gidiyorum. İstanbul’da hayat şimdilik rahat. İki gün önce Edirnekapı’daki <i style="mso-bidi-font-style:normal">Kariye Müzesini</i> ve Balat’ı gezdim. <i style="mso-bidi-font-style:normal">Kariye Müzesi</i>’ne lütfen gidin! Lütfen! Bizi gören müze müdürü şaşkındı, çünkü bizden başka müzeyi ziyaret eden herkes yabancı turistti. Ortalığa öylesine “hoş geldiniz!” diye salınan müdür, bizden “hoş bulduk.” cevabını alınca şaşırdı: “Siz nereden geldiniz?” diye sordu. Ben,<span style="mso-spacerun:yes"> </span>herhalde yüzümde yeni geldi ifadesi var diye düşünürken, eniştem olay mahalline otoritesini tam teşekkül yerleştirir bir edayla <span style="mso-spacerun:yes"> </span>“Eyüp’ten geldik.” diye cevapladı. Daha sonraki konuşma, müze müdürünün öğrenci miyiz neyiz, neden gelmişiz gibi sorularını cevaplamakla geçti. Hiçbirimiz öğrenci değildik ve adam buna sevindi </span><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family: Wingdings;mso-ascii-font-family:Georgia;mso-hansi-font-family:Georgia; mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings"><span style="mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings">J</span></span><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:"Georgia","serif""> Adam şaşkın, durum bu kadar vahim, lütfen gidelim, müdür bey çok seviniyor. Nedir bu kilisenin olayı? Yeni bir yazıyı hak etse de tek bir cümle ile özetleyeyim: <i style="mso-bidi-font-style:normal">Kariye Kilisesi, İstanbul’da şu an bilinen kiliseler arasında yapım tarihi en eski kilise.<o:p></o:p></i></span></li> <li class="MsoNormal" style="text-align:justify;mso-list:l0 level1 lfo1"><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:"Georgia","serif"">Üstünden vakit geçmesine rağmen taze haber gibi okursanız, o tazelik hissini yakalayacağınızı düşünüyorum. Küçük Osman ve Ted Mosby arasındaki en büyük belki de şimdilik tek benzerlik, ikisinin de ölümle burun buruna gelseler de ölemeyecekleri gerçeği; çünkü bize gelecekten sesleniyorlar. Kötürüm kalabilirler ama ölemezler. Final sahnesinde tek beden olarak onlara ihtiyacımız var.<o:p></o:p></span></li> <li class="MsoNormal" style="text-align:justify;mso-list:l0 level1 lfo1"><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:"Georgia","serif"">Diş ağrısı çok kötü bir şey. Bir diş ağrısı bir de çocuk doğurma acısını fena derler, mukayese ederler hani. Eğer hayattaki tüm acılar bunlardan ibaretse yarı ermiş sayılırım; çünkü ilk aşamayı çok feci deneyimliyorum. Denetenler sağolsun. <o:p></o:p></span></li> </ol> <p class="MsoNormal" style="margin-left:36.0pt;text-align:justify"><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:"Georgia","serif"">Çok güvendiğim dişçimin yıllarca ağzımın içine inşaat alanı muamelesi yaptığını geç fark etmem içler acısı. Zaten bunu ben değil, yeni dişçim fark etti. Ağrıyor lan, ağrıyor! Dışı bembeyaz ama içi kapkara olmuş zavallı dişimin. <o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="margin-left:35.45pt;text-align:justify"><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:"Georgia","serif"">Çok fazla acı…<o:p></o:p></span></p> <ol style="margin-top:0cm" start="4" type="1"> <li class="MsoNormal" style="text-align:justify;mso-list:l0 level1 lfo1"><i style="mso-bidi-font-style:normal"><span style="font-size:10.0pt; line-height:115%;font-family:"Georgia","serif"">127 Hours</span></i><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:"Georgia","serif""> filmini sinemada izleseydim, çok daha fazla heyecanlanırdım. Neydi be o kanyon öyle! James Franco, Sean Penn’i çatır çatır öptüğünden beri bizim kızlarla toplandık, evde ağlıyoruz ama aferin evladım, yine çatır çatırdın. Hem de bu kez çatır çatır oynamıştın! Bu arada dağcılıkla uğraşan bir arkadaşım var, kendine dikkat et demekten kendimi alamadım bu filmi izleyince. Bu arada <i style="mso-bidi-font-style:normal">127 Hours’un</i> hikâyesi gerçek! Kahramanımız Aron Ralston, bir gün her zaman gittiği kanyonda bir kaza geçiriyor ve 5 gün boyunca kolu bir kayaya sıkışmış vaziyette yaşıyor ama ne yaşamak! Bu acı dolu süreç, ona hayatını gözden geçirmesi için bir şans veriyor ve çıkışta kendisine çok cillop bir hayat kuruyor. Bir daha da yaramazlık yapmıyor; sorun bakın, “cık” diyecektir. Çok sevdim ulen seni Aron! Filmin sonunu söylemiş kadar oldum şimdi, ama sonunda bir rahatladım ki sormayın a dostlar!<o:p></o:p></span></li> <li class="MsoNormal" style="text-align:justify;mso-list:l0 level1 lfo1"><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:"Georgia","serif"">Nicholas Cage, hiçbir zaman herhangi bir filme gitme sebebim olmamıştır, olamayacaktır da. Sucuk ve menemene bayılması, Denizli’de turlaması falan sallamaz beni, ama magazin okumayı severim </span><span style="font-size:10.0pt; line-height:115%;font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family:Georgia; mso-hansi-font-family:Georgia;mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family: Wingdings"><span style="mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings">J</span></span><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:"Georgia","serif""> Nicholas demişken, beleş mal bal gibi ya, ablam bileti ısmarlayınca <i style="mso-bidi-font-style:normal">Cadılar Zamanı</i> filmine gitmiş bulundum. Sıkıcı, çok sıkıcı. Filmdeki tek güzel şey filmin başındaki cadılardı. Onlar da öldüler zaten. Nicholas, bu film için çok Amerikalı kalmıştı. Hani şu Amerikalılar varya, her apartmanda bir tane vardır ve aslında süper kahramanlardır. Başlarına buyruk bir hayat yaşarken bir takım hadiseler gelişir, onlar da “yenen adam” kimlikleriyle kötüleri yenmeye çalışırlar falan. İşte Nicholas, ben burayı düzeltirim bana bırakın diye gelen çok bilmiş moruk rolündeydi. Otur da tv izle evde, elinde Pepsinle! Gelme, çekme film milm!<o:p></o:p></span></li> </ol> <p class="MsoNormal" style="margin-left:35.45pt;text-align:justify"><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:"Georgia","serif"">Bir de bu filmde bir şeytan tiplemesi vardı. Yemin bak şuraya yazıyorum, Türk sinemasının kolpa şeytanı bile bu şeytandan daha çok derinlik taşır. Şeytanın sonunu getiren de şeytanın bundan bir halt olmaz diyip de hayatını kurtardığı minik iyilik kıvılcımıydı ve ve ve bu kadar yapay, seyirciyi ikna etmekten uzak bir şeytan tiplemesi daha görmedim. Aslında üstünde çok da düşünmedim.<o:p></o:p></span></p> <ol style="margin-top:0cm" start="6" type="1"> <li class="MsoNormal" style="text-align:justify;mso-list:l0 level1 lfo1"><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:"Georgia","serif"">Hep yazmayı erteliyorum ya, bunu ertelemeyeyim. Aylar geçti ben Warpaint’i ilk dinlediğimden beri. Damarlarımda ihtiyaç duyduğum kandı Warpaint, imdadıma yetişti. Kendileri kadınlardan kurulu bir deneysel rock müzik topluluğu. Amerika çıkışlılar ve grubun temellerinin atılmasında <i style="mso-bidi-font-style: normal">Wristcutters</i>: <i style="mso-bidi-font-style:normal">A Love Story</i> filminin esas kızı Shannyn Sossamon etkin bir role sahip. Şimdi grupta kız kardeşi aile bayrağını dalgalandırıyor. Warpaint, geç keşfetmeme rağmen 2010’da iyi ki keşfettim dediğim gruplardan biri oldu. <i style="mso-bidi-font-style:normal">Set your arms down, warpaint, bees, shadows</i>, <b style="mso-bidi-font-weight:normal"><i style="mso-bidi-font-style: normal">The Fool</i></b> albümünün diğer yarısından nispeten daha çok sevdiğim parçalar ama hepsini tek tek seviyorum, vallah billâh </span><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family: Georgia;mso-hansi-font-family:Georgia;mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family: Wingdings"><span style="mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings">J</span></span><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:"Georgia","serif""><o:p></o:p></span></li> <li class="MsoNormal" style="text-align:justify;mso-list:l0 level1 lfo1"><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:"Georgia","serif"">Yahu anlam veremiyorum ama bende bir enerji patlaması var. Dün gece arkadaşıma bu durumu anlattım, bendeki zıplayan çocuk durumunu gördü ve sen bir koş da gel dedi sonunda. Sonra konuşurken şunu fark ettik beraber. Okuldan bağım kopmuş, böyle bir rahatlık bir rehavet, bir goygoyculuk almış başını gidiyor. Koşuyorum, yürüyorum, yorulmuyorum. Stresten uzak olmak negzel bir şeymiş yaa.. İnsan zevk alıyor yorulmaktan.<o:p></o:p></span></li> <li class="MsoNormal" style="text-align:justify;mso-list:l0 level1 lfo1"><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:"Georgia","serif"">Giderken duygusallaştığımı belirtmek isterim. Şarkıdan türküden değil de bugün benim iki yıl aynı birkaç metrekareyi paylaştığım canım oda arkadaşım, yıkılmaz desteğim, biricik dostum Polonya’dan kesin dönüş yaptı. Hemen memlekete geçtiği için yüzyüze görüşemedik; ama o günler de gelecek :D<o:p></o:p></span></li> </ol> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span style="font-size:10.0pt; line-height:115%;font-family:"Georgia","serif"">İşte böyle, <i style="mso-bidi-font-style:normal">bana ne?/sana ne?</i> bir durum tüm bu yaşananlar, falan filan.<o:p></o:p></span></p></span><p></p><p></p>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-69871694366590166232010-12-21T14:11:00.003+02:002010-12-21T14:33:00.764+02:00<div><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; ">Bu hafta taşınıyorum! İstanbul’a taşınıyorum. Bazı şeylerden dolayı 3 hafta kadar ertelenen taşınma sürecim bu hafta içinde son bulacak.</p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; ">Yılbaşı ve benzeri özel günlerde ortaya çıkan çılgınlıklardan pek haz almıyorum ama hediye hazırlamaya ve kart atmaya bayılıyorum <span style="font-family: Wingdings; "><span>J</span></span> Birkaç arkadaşım için minik hediyeler hazırlıyorum. Kimisine film, kimisine müzik. 2011’de çok güzel albümler çıksın diye ümit ediyorum.</p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; ">Bu arada Pedro Almodovar’ın <i>Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar</i> filmini izlerken çok eğlendim. Soğuk günlerde iyi gidebilecek bir komedi.</p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; ">Dün de annemle banka kuyruğunda acı çektikten sonra gezmeye karar verdik. Bu gezi sırasında şehrimizin üstünde ikamet eden gri bulutu gördüm ve korktum ve de fotoğrafladım. Bu havayı solumamalıydım ama hala buradayım :/</p></div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipk1bGhlMTZFN9bi3N3EZCvemTtyJVmwDWMQQxHpSD5B_8ba60IPmYSIrRaeaxXr1d2zOe04e7nY261qHXWh_vdIazXlpjHmUMkYbVskAG_GL2WeEllVhpSq-2xOF6w0V-BfZvzmXclX8/s1600/IMG_3691.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipk1bGhlMTZFN9bi3N3EZCvemTtyJVmwDWMQQxHpSD5B_8ba60IPmYSIrRaeaxXr1d2zOe04e7nY261qHXWh_vdIazXlpjHmUMkYbVskAG_GL2WeEllVhpSq-2xOF6w0V-BfZvzmXclX8/s400/IMG_3691.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5553111939741044322" /></a><div style="text-align: center;"><span class="Apple-style-span" >(bu yıl gri moda ya, biz de Zonguldak'ı griye boyadık)</span></div><div><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; ">Eve gelişimiz sonrası bu yıl arkadaşlarıma yollayacağım tüm mektup/kart/mini hediye tarzı şeyleri bir düzene koydum ve bugün yolladım. Bunca çabam, bilmeyenler öğrensin kart atmayı diyedir. Bir arkadaşıma beş klasik sinema eserini içeren bir adet dvd (evet, kendi korsanımı kendim yaptım); bir diğer arkadaşıma ellerimle hazırladığım indie/alternative pop tarzında albümlerle dolu iki adet cd (korsan/utanıyorum, yüzüme vurmayın); bir diğerine de sevdiğim yer yer progresif, yer yer indie pop, yer yer deneysel albümleri sıraladığım bir cd hazırladım. Bir de utanmadan her birine kapak hazırlayıp durumu meşrulaştırmaya çalıştım. Mesela:</p><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiocIeYSXLlRsJ70BZ1SYa1Luh5m-eeDY8qfv-LiHL0lYHCFsJ318dpsoD_wOJcbzYCL0AHFVL8eczMrviIbP74H0GBflUCJzygqtbhBct7r7Y91ws_jhtI6S7Xi_qYLMYtQU2ku9_VIW8/s1600/hedayee.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 399px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiocIeYSXLlRsJ70BZ1SYa1Luh5m-eeDY8qfv-LiHL0lYHCFsJ318dpsoD_wOJcbzYCL0AHFVL8eczMrviIbP74H0GBflUCJzygqtbhBct7r7Y91ws_jhtI6S7Xi_qYLMYtQU2ku9_VIW8/s400/hedayee.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5553111939619071970" /></a><div style="text-align: center;"><span class="Apple-style-span" >(Sansür, baldan tatlı)</span></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Unutmadan; yeni bir skeç defteri aldım ve keyfim yerinde<span style="font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family: Calibri;mso-hansi-font-family:Calibri;mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family: Wingdings"><span style="mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings">J</span></span> İki akşam önce arkadaşımla incelediğimiz 2011 burç yorumlarına göre de 2011’de zengin olabilirim. İlk altı ay içinde tutumlu olursa aslan burçları, maddi açıdan iyi bir dönem onları bekliyor. Kulak verin a dostlar!</div></div></div>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-12306211309541161012010-12-17T21:29:00.003+02:002010-12-17T21:34:01.662+02:00<p class="MsoNormal" style="text-align:justify"></p><p class="MsoNormal" style="mso-margin-top-alt:auto;mso-margin-bottom-alt:auto; text-align:justify;line-height:normal"><span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman', serif; " >Duyduğum günden beri heyecanla beklediğim Melissa auf der Maur konserine gidemiyorum. Sebeplerine hiç gerek yok; netice yeterince acı verici. Zülal Kalkandelen’in yaptığı ve 16 aralık 2010 Perşembe günü Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan şu röportaj hoşunuza gidebilir:<o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="mso-margin-top-alt:auto;mso-margin-bottom-alt:auto; text-align:justify;line-height:normal"><span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman', serif; " ><a href="http://zulalmuzik.blogspot.com/2010/12/bu-konser-atesli-olacak.html">http://zulalmuzik.blogspot.com/2010/12/bu-konser-atesli-olacak.html</a><o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="mso-margin-top-alt:auto;mso-margin-bottom-alt:auto; text-align:justify;line-height:normal"><span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman', serif; " >Soruların solo kariyer öncesi ile ilgili değil de albüm konseptiyle ilgili olması çok tatmin edici kılmış bu röportajı :)<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="mso-margin-top-alt:auto;mso-margin-bottom-alt:auto; text-align:justify;line-height:normal"><span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman', serif; " >Şu dakikalarda Melissa, sahneye çıkmaya hazırlanıyordur. Ne bayık bir insan oldum be!</span></p><p></p>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-24272653290002940362010-12-06T14:01:00.006+02:002010-12-06T14:39:38.796+02:00Uzun Metraj Metal Klibi / Severed Ways: The Norse Discovery of America<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiha5AQ4hrPaDB5BywKKHucDFGsS5znknNl5rkphXadEsUnIIAN9hQUrJ0AKvCV5RTTi6JHYz-XH0zBJnRdRr0crVkFvu2-9R-BQs0p9h1B_AvWafaJ9K2Ml9QjXSM_27LwLRU93jo0104/s1600/13severed_600.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 193px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiha5AQ4hrPaDB5BywKKHucDFGsS5znknNl5rkphXadEsUnIIAN9hQUrJ0AKvCV5RTTi6JHYz-XH0zBJnRdRr0crVkFvu2-9R-BQs0p9h1B_AvWafaJ9K2Ml9QjXSM_27LwLRU93jo0104/s400/13severed_600.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5547547195243466386" /></a><p class="MsoNormal" style="text-align:justify"></p><p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span style="font-size:10.0pt; line-height:115%"><i>Bu yazı spoilerın danişkasıdır; ona göre!<o:p></o:p></i></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span style="font-size:10.0pt; line-height:115%"><i>(ama çok şanslısınız ki bu bir film eleştirisi değildir </i></span><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family: Calibri;mso-ascii-theme-font:minor-latin;mso-hansi-font-family:Calibri; mso-hansi-theme-font:minor-latin;mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family: Wingdings"><i>J</i></span><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%"><i>)</i><o:p></o:p></span></p><p></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Tony Stone’u tanımam etmem ama genç bir yönetmen olduğu için ilk filmi <i style="mso-bidi-font-style:normal">Severed Ways: The Norse Discovery of America</i>’yı destekliyorum; destekliyorum ki başka gençler cesaret bulsun, heves etsinler film yapsınlar; lakin, Tony’ninki biraz özensiz bir iş olmuş. Söz konusu film konusunu 11.yy’da Vikinglerin Amerika kıtasına yaptıkları keşif yolculuklarından ve bu keşif yolculuklarında Kuzey Amerika Yerlileriyle giriştikleri savaşlardan alıyor. Savaşlardan biri sonucu Vikingler, Amerika’yı terk ederler ve öldüklerini düşündükleri iki Viking kardeşlerini geride bırakırlar. İşte sarı kafalısı Tony olan bu iki Viking savaşçımız, bilmedikleri topraklarda Skrealing* adını verdikleri yerlilere bulaşmadan evlerinin yolunu bulmaya çalışırlar, ama zor o iş.</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Tony’yi tanımadığımı söyledim. Tamamen Auf der Maur ile ilgili bir şeyler okurken gözüme ilişti ismi ve olayın üstüne gitmemizle beraber filmini 2 hafta önce izledik. Ancak, bahsetmek için bu zamana vakit bulabildik, üzgünüm Tony. </p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Fakat üzülen sen olacaksın Tony Stone! Sen misin 2 Cermen müziği dayar bu işi bitiririm diyen, işte yanıldınız Bay Tony. Popol Vuh bile kurtaramadı sizi; çünkü filminizin derinliğini hissedemedim; öyle romantize edilmiş Viking imgesini gözümüze sokmakla olmuyor bu işler. Sağlam kaynaklara dayalı bir metni filme çekmeni dilerdim. İşte öfkemin ürünleri:</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Varan 1: O kafa sallama numaran çok saçma. Ağaçtan düşeceksin diye çok bekledim ama düşmedim. Çok güldüm ama kafa sallayan birisine bu kadar güldüğümü hatırlamam. 11.yy’da headbang yapan Viking numarasını yemedim. –verdim gazı burzummmmm!</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Varan 2: Dönemi ve Vikingleri yeterince araştırmadığın izlenimindeyim. Neyse ki çekimler fena değil. Doğa güzel falan da Kuzey Amerika ormanlarını da görmüş olduk bu vesileyle.</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Varan 3: Tavuk linç etme sahnelerini gören PETA üyeleri şimdi nerede? (hail, hail, squealer!)</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Varan 4: İnsanların boşaltım sistemine dair yeterince fikrimiz var. Sandın ki beyaz popona vurulacağız, ama hayır! Bir Viking’in her sabah büyük abdestini yaptığı ayrıntısını beyaz perdeye taşıyarak doğal olanı yansıttığını, hiçbir yönetmenin aklına gelmeyeni/cesaret edemediğini ortaya koyduğunu düşünebilirsin. Seni küçük ukala! Her sabah tuvalete çıkan Viking’in uyukladığı o ormana ne yaban domuzları, ne boz ayılar inmiştir, ama neredeler? Göremedik? Onları da çekseydin.</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Varan 5: Biz de Viking filmi diye Pagan ruhu hissedeceğiz sanmıştık, puh!</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Varan 6: Teşekkürlerimiz koskoca ormanda gözler önüne serdiğin bir adet örümcek, bir adet turuncu-pembe karışımı kertenkele/kurbağa kırması sürüngen ve avladığın balıklar için. 11.yy’da, bugünün asfaltla kirlenmiş sokaklarında elektrik yok, telefon yok, internet yok; onu bırak başını sokacak bir ev yok ama koca ormanda bizi tehdit eden hiçbir halt da yok! Zaten her yer ot, ye gitsin; balıklar da sebil, boyutları bacak kadar; bu iki terk edilmiş Viking’in daha sağlıklı ve mutlu bir hayatı olamazdı <span style="font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family:Calibri;mso-ascii-theme-font: minor-latin;mso-hansi-font-family:Calibri;mso-hansi-theme-font:minor-latin; mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings"><span style="mso-char-type: symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings">J</span></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Varan 7: Ben anlamam, çünkü İsveççe bilmem ama bilenler demişler ki o çeviriler yanlış. Eski İsveççe konuşmaların İngilizce çevirilerini yanlış bulmuşlar. Zaten koca filmde topu topu 10 cümle İsveççe kullanıldı, onu da yüzüne gözüne bulaştırdın. Bir de bu kasıtlı yapıldı, sanat olsun dedik gibi bir şeyler duydum. Git, böyle sanata başlatma!</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Varan 8: Seni tutsak eden Amerikan yerlisi kadın neden ırkını seninle karıştırmak istesin ki! Bögh! </p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Varan 9: Seni Kuzey Avrupa sinemasına öykünüyor diyorlar; ama bu konuda da uzman olmadığımdan kısıtlı bilgimle yapabildiğim tek analiz, varoluş üzerine pek odaklanmamış olduğun. Hadi bu da benim eksikliğim olsun, anlamadım etmedim hatta aradaki din değiştirme-Hıristiyanlıkla olan mücadele sahnelerinden hayatı anlamlandırma çabalarına dair hiçbir şey anlamadım ama Sayın Stone, o ormandaki kiliseyi yaktın ya, kilise yakan metalci postuna bürünmekten çok keyif aldın dimi? Seni Varg Vikernes özentisi seniii!!!</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Varan 10: Çekimler başarılı, kılık-kıyafet/tasarım inandırıcı -ama 11.yy’da böyle miydi ortam, çok bilgi sahibi değilim; hikâyenin çıkış noktası kayda değer bir ayrıntı ama anlatım zayıf. Belgesel niteliği yetersiz; Vikingler ve Kuzey Amerika keşiflerine dair alternatif olabilir ama konuyla ilgili eksiği çok olan bir film ve beklentimin altındaydı. Yalnız şu dikkatimi çekti, film müzikleri genel anlamda filmin atmosferiyle uyumlu. Aslında filmin konusu daha derin işlense, müziklerle nefes kesici bir yolculuğa çıkabilirdik.</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><i style="mso-bidi-font-style: normal">Ve biterken…<o:p></o:p></i></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><i style="mso-bidi-font-style: normal">Melissa Auf der Maur ile ilgisine gelirsek, kendisinin teşekkür listesinde adı geçiyor. O da çok meraklıdır eş-dost-arkadaş bir şey yapsın da el atalım, destek verelim. İnternette bir şarkısını verdiği yazıyor ama albümlerinde yer alanlardan biri olmadığı için hangisi tanıyamadım. Neyse, Popol Vuh ilaç gibi geldi, Melissa’yı daha aramam.<o:p></o:p></i></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"></p><p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><i><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%">*</span></i><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%"><i> Skrealing: Grönland’da yaşayan Vikinglerin Grönland’da yaşayan Thule halkına verdikleri isim. Buradaki Vikingler, Vinland olarak adlandırdıkları bölgede Kuzey Amerika kıtasına yaptıkları keşiflerde karşılaştıkları yerel halkları da bu isimle tanımlamışlardır. (Wikipedia)</i><i style="mso-bidi-font-style:normal"><o:p></o:p></i></span></p><p></p>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-4374791221419299382010-12-03T15:17:00.001+02:002010-12-03T15:33:01.913+02:00<div><p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span style="font-size:12.0pt; line-height:115%;font-family:"Times New Roman","serif"">Aloha dostlar, aloha! Bugün çok güzel bir gün, uyandığımdan beri her şey çok güzel görünüyor gözüme; hava da çok güzel zaten </span><span style="font-size:12.0pt;line-height:115%; font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family:"Times New Roman";mso-hansi-font-family: "Times New Roman";mso-bidi-font-family:"Times New Roman";mso-char-type:symbol; mso-symbol-font-family:Wingdings"><span style="mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family: Wingdings">J</span></span><span style="font-size:12.0pt;line-height:115%; font-family:"Times New Roman","serif""> Annem bana çiçek almış, hem de nergis! İkimizin de en sevdiği çiçektir nergis. Lisedeyken, kışları okul çıkışlarında tezgâhlarda nergislere rastlayınca ben ona getirirdim bir buket, bugün annem bana getirdi, çok sevindim. Birçok arkadaşıma hediye olarak nergis götürdüğüm olmuştur ama ilk kez bana nergis hediye edildi. Birilerinin akıl etmesini bekliyordum, sonunda annem yaptı bu jesti! Bugünün anlam ve önemini bir kademe yükselten bir gelişmeydi hediye nergisler </span><span style="font-size:12.0pt; line-height:115%;font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family:"Times New Roman"; mso-hansi-font-family:"Times New Roman";mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings"><span style="mso-char-type: symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings">J</span></span><span style="font-size: 12.0pt;line-height:115%;font-family:"Times New Roman","serif""><o:p></o:p></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span style="font-size:12.0pt; line-height:115%;font-family:"Times New Roman","serif"">Bir de ne zaman nergisler söz konusu olsa, otomatikman The Cranberries’in <i style="mso-bidi-font-style: normal">Daffodil Lament</i> şarkısı geliyor aklıma. Uzun zaman sonra açtım dinledim <i style="mso-bidi-font-style:normal">Daffodil Lament</i>’i (uzun zamandır eve nergis girmediğinin kanıtı); çok da iyi geldi. Hep beraber dinleyelim, güzelleşelim:</span></p></div><div><br /></div><object width="425" height="344"><param name="movie" value="http://www.youtube-nocookie.com/v/LMFRqE3dS5E?fs=1&hl=en_US"><param name="allowFullScreen" value="true"><param name="allowscriptaccess" value="always"><embed src="http://www.youtube-nocookie.com/v/LMFRqE3dS5E?fs=1&hl=en_US" type="application/x-shockwave-flash" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" width="425" height="344"></embed></object><br /><div><p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span style="font-size:10.0pt; line-height:115%;font-family:"Times New Roman","serif"">Not: bu güzel günü şarkının acı dolu melodileriyle değil, son kısmında hayata umutla bakan küçük yürek kısmıyla ödüllendiriyoruz. daffodil lament, ilişkisini bitirmeye karar veren yüreği acı dolu gencin, aşk acısını ve aşk acısından kurtularak hayata umutla (tekrar) bakmasını anlatır. “nergisler de bugün bir başka güzel geldi gözüme”</span><span style="font-size:10.0pt;line-height:115%;font-family:Wingdings; mso-ascii-font-family:"Times New Roman";mso-hansi-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-font-family:"Times New Roman";mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family: Wingdings"><span style="mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings">J</span></span></p></div>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-11077836236736952772010-11-22T14:36:00.003+02:002010-11-22T15:29:57.817+02:00Aradığım Kan: Proudpilot<div><p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Lafı uzatmaya hiç gerek yok, süslememe zaten ihtiyaçları yok ama Proudpilot<span style="mso-spacerun:yes"> </span>(lütfen bitişik yazınız) dinleyin arkadaş!</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Ey ahali! Hayatıma girdiği günden beri “kurban olurum memleketimin insanına” nidalarıma sebep olan güzide grubumuz Proudpilot, İstanbul çıkışlı ve benim geç keşfettiğim insanlar topluluğudur. Biraz alternatif müzik seven, yer yer deneysel müzikten zevk alan/gönül veren dostlar-arkadaşlar, eğer “Monsters Exist” albümünü dinlemediyseniz şiddetle tavsiye ediyorum. Bu insanların da benimle aynı dilde düşündüğünü bilmek beni hem gururlandırıyor, hem de heyecanlandırıyor. </p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Şu an için tek temennim grubu canlı izleyebilmek; bu gibi durumlarda eğer İstanbul’da değilseniz her şey doğru yer ve doğru zaman ilişkisine bakar <span style="font-family:Wingdings; mso-ascii-font-family:Calibri;mso-ascii-theme-font:minor-latin;mso-hansi-font-family: Calibri;mso-hansi-theme-font:minor-latin;mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family: Wingdings"><span style="mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings">J</span></span> </p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Bu grubu dağda çayırda gezinirken bulmadım elbette. Hakan Tamar’lı Punkart’da -bir Eylül gecesiydi yanlış hatırlamıyorsam- grubun O.B.D. klibiyle tavlandım. Bu hususta şunu belirtmeliyim ki emeği geçen herkes candır canandır; bu grup ise uzun zamandır aradığım kandır. Bir adet de myspace adresleri vardır:</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><a href="http://www.myspace.com/proudpilot">http://www.myspace.com/proudpilot</a></p><p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><a href="http://www.myspace.com/proudpilot"></a>Buradan yakalım da tam olsun:</p></div><iframe src="http://player.vimeo.com/video/16216587?color=ff9933" width="400" height="300" frameborder="0"></iframe><p><a href="http://vimeo.com/16216587">Proudpilot / OBD</a> from <a href="http://vimeo.com/peyotemusic">Peyote Müzik</a> on <a href="http://vimeo.com/">Vimeo</a>.</p>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-84083560564098592192010-11-11T00:23:00.004+02:002010-11-11T00:39:06.777+02:00Out of Our Minds (OOOM)<div style="text-align: center;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjA0deZZSAnCBCqeYhQ-zMO85H9QjEt1f5NSJhYCJEukbxljZMyYRK138Nn25fXHfgue6oAMSlbstfxXAurYuzdx9exV8BqEYiN6p01F-i-Mxsyy5dgqZblqDLLVYZvBgt9A_gL_-tjMw/s1600/madm+ooom.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 215px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjA0deZZSAnCBCqeYhQ-zMO85H9QjEt1f5NSJhYCJEukbxljZMyYRK138Nn25fXHfgue6oAMSlbstfxXAurYuzdx9exV8BqEYiN6p01F-i-Mxsyy5dgqZblqDLLVYZvBgt9A_gL_-tjMw/s400/madm+ooom.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5538053693002408402" /></a></div><p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Evet, çok önceden yapmam gereken Melissa Auf der Maur’ın ikinci solo albümü <i style="mso-bidi-font-style:normal">Out of Our Minds (OOOM)</i>’a dair fikir beyanımı bugün sunuyorum. Çok mu heyecanlandınız? Hiç gereği yok ama puan vereceğim, kaçışı da yok.</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">90’lı yılların sonunda, Kanada’nın bağrından kopup Hole ve Smashing Pumpkins’e destek kuvvet olarak gelen Melissa Auf der Maur hanım kızımız, ikinci solo albümü <i style="mso-bidi-font-style: normal">Out of Our Minds</i>’ı yayınlayalı 8 ay oldu. İlk albümünü sessiz sedasız çıkarmasına rağmen sağlam adımlarla ilerleyen Auf der Maur’ın yeni albümü, eskisinden pek de farklı olmayan ama bir miktar daha yumuşak diyebileceğimiz ve yine sessiz sedasız ilerleyecekmiş gibi gözüken bir yapıt. Bu albüm, önceki albümdeki bir nebze “riot girl” temeline dayalı tematik yapısını, mitolojik kadın figürlerden ve cadı hikâyelerinden gücünü alan bir konsepte bırakmış. İyi olmuş mu? Fena durmamış, ama Auf der Maur’ın baş döndürücü bir müzik yaptığı da ortada. Diğer yandan, sanılmasın ki şarkı sözleri genel atmosferle uyumlu. Hayır efendim, Auf der Maur’ın şarkı sözü yazarlığına çok güvenmeyin. İlk albümünde görmüştük; müzik çatır çatır döktürüyor ama sözler, müziğin yanında sönük kalıyordu. Felsefe yapmadığı aşikar, lakin bu albümde biraz daha yol kat etmiş gözüküyor. Neyse ki Melissa, basgitarını şaha kaldırıp konuşturuyor ve sahnede insanın yüreğini hoplatan performanslara imza atıyor da birbirimize küsmüyoruz.</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Gelelim albüm konseptine bağlı bir çizgi romanla ve geçen yıl İstanbul Film Festivali’nde de gösterilmiş bir kısa filmle zenginleştirilmiş <i style="mso-bidi-font-style:normal">OOOM</i> albümüne. Sözlere dair yorumum kötü bir düşünce oluşturmasın; tabii ki abartıyorum; acımasız davrandım, kabul ediyorum. <i style="mso-bidi-font-style:normal">The Key EP</i>’si piyasaya sürüldüğünde, ne yalan söyleyeyim Auf der Maur’dan iyi bir şeyler geleceğine ikna olmuştum. İşte kanıtı karşımızda duruyor. Sık sık blogunda ve web sitesinde de bahsettiği gibi Ay - Kadın- Doğa temalarının, cadı hikâyelerinin etkisiyle yazılmış-yapılmış bir albüm <i style="mso-bidi-font-style: normal">OOOM</i>. Kendisinin de vurguladığı gibi insanoğlu ve doğanın ilişkisinin sorgulanması sonucu varılmış bir noktanın notalara dökülmüş halini elimizde tutuyoruz. Filmi henüz izlemedim ama Auf der Maur’un röportajlarında dediğine göre aralarındaki tek bağın kan olduğu ve de farklı dönemlerde geçen 3 hikayemiz var söz konusu filmimizde. Albümün ilk iki enstrümantal parçası <i style="mso-bidi-font-style:normal">The Hunt</i> ve <i style="mso-bidi-font-style: normal">Lead Horse</i>, ruhumuzu okşayan bir ahenkle bizi hikayenin içine sokuyorlar. <i style="mso-bidi-font-style:normal">Isis Speaks</i> ve <i style="mso-bidi-font-style:normal">Follow the Map</i>, ilk albümdeki gibi “klasik Melissa tadındayız” diye bağırıyor ve albümün ilk yarısını geride bırakıyoruz. Albümün sonuna doğru da <i style="mso-bidi-font-style:normal">Father’s Grave</i> ile Danzig vokalisti Glenn Danzig - Melissa Auf der Maur işbirliğini dinliyoruz. Bana göre Tommy Douglas’ın bir konuşmasından alıntıyı içeren parça <i style="mso-bidi-font-style:normal">This Would Be Paradise</i>, albümün özeti niteliğinde. İşin kısası, Melissa Auf der Maur, kendi adını taşıyan bir önceki albümünün çizgisinden sapmadan hazırlanmış ve arşivlerde yine iyi bir yer edinmeyi hak eden bir albümle geri döndü. Daha da güzeli, Auf der Maur, 17 Aralık 2010 Cuma günü Salon IKSV’de bas gitarını şaha kaldırıp Türk hayranlarıyla beklenen buluşmasını gerçekleştirecek.</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Melissa’nın da dediği gibi,<i style="mso-bidi-font-style:normal"> “Come sit by my fire”.</i></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Ha, notum mu? <i style="mso-bidi-font-style:normal">Followed the Waves</i>’i eksiksiz olarak canlı söylemeyi başardığı gün 5/5 olacak ama şimdilik 3,5 ile bitiriyoruz. Konser sonrası bakarız.</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><o:p> </o:p></p>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-65283655342862310952010-11-10T17:56:00.002+02:002010-11-10T18:14:25.631+02:00Melissa Auf der Maur, İstanbul'a Geliyor!<p class="MsoNormal" style="text-align:justify"></p><p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Tam da Melissa Auf der Maur’ın ikinci solo albümünden bahsedeceğim gün Aralık’ta Melissa’nın İstanbul’da konser vereceğini gördüm. Yazı işi başka güne ama Melissa konseri, 10 numara bir aktivite oldu. Hatta Melissacığım, facebook hesabında şöyle duyurmuş olayı:</p> <p class="MsoNormal" style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height: normal;mso-outline-level:3"><span style="font-size:10.0pt;mso-bidi-font-size: 11.0pt;font-family:"Tahoma","sans-serif";mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-language:TR">“BELGIUM TONIGHT! X MUZIEKODR-OOOM! 8:30 BIRDPEN, 9:30 OOOMFILM, 10 MAdM x see you tonight or find us in ISTANBUL at the end of the tour!”</span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Aralık’ta bir aksilik çıkmasın, ikinci sefer kaçırmayayım, noluuuur tüm ulu güçler, bana yardım edin!!! Evet, sen sevgili okur! Sen şu satırları okuyarak beni onurlandırdın ya, sen ki beni adam yerine koydun da şuraya bir baktın ya, işte sana kendimle ilgili bir sırrı açıklayacağım. Ben yaptığım planların bozulmasıyla ünlü bir yaratığım. Normalde birçok durumda şansım döner ama bir şeyi çok istersem kesin geri teper. Konser muhabbetinde ise çocukluk arkadaşımla yarışıyoruz, kimin planı daha çok suya düşecek, hevesi kursağında kalacak diye. Parmaklar çarpı işareti konumuna geçsin! </p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">17 Aralık’ta, Salon IKSV’de! </p><p></p>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-76766807926357350792010-11-02T23:47:00.002+02:002010-11-02T23:48:05.637+02:00Play it again, Charlie Brown!<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJsOQ_9ce8UcVKfu0SsWeN2yKCZsVbv2pyb1T1L_Ut7Drrz-jkO2gx4srYQNQV0hR8wL0Hqoyadbsxsp40glDUrwyAY93UdtQr2k1Tf4LBzMs_JZCmgwT7MB8uKx4uCzlF78v9JGW-Vi0/s1600/ingrid-bergman.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 298px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJsOQ_9ce8UcVKfu0SsWeN2yKCZsVbv2pyb1T1L_Ut7Drrz-jkO2gx4srYQNQV0hR8wL0Hqoyadbsxsp40glDUrwyAY93UdtQr2k1Tf4LBzMs_JZCmgwT7MB8uKx4uCzlF78v9JGW-Vi0/s320/ingrid-bergman.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5535072443333862034" /></a>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-49610201543640285232010-10-26T22:38:00.003+03:002010-10-26T22:46:15.157+03:00<object width="360" height="227"><param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/TYHCeUfoAnw?fs=1&hl=en_US&hd=1&color1=0x3a3a3a&color2=0x999999"><param name="allowFullScreen" value="true"><param name="allowscriptaccess" value="always"><embed src="http://www.youtube.com/v/TYHCeUfoAnw?fs=1&hl=en_US&hd=1&color1=0x3a3a3a&color2=0x999999" type="application/x-shockwave-flash" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" width="360" height="227"></embed></object><div><br /></div><div><p class="MsoNormal">Hani 8 Ekim’de Google, John Lennon’ın doğum gününü kutladı ve ona ithafen bir animasyon hazırladı ya… İşte o animasyonu izlerken Google Doodle ekibinin Lennon’ın <i style="mso-bidi-font-style:normal">Imagine</i> şarkısının nakaratını kullanması dikkatimi çekti. O sırada ışıklar yandı söndü, pencere açıldı, rüzgar esti, baykuş sesleri duyuldu ve karanlığın daha da yoğunlaşmasıyla içimdeki fesatlık büyüyüp kocaman bir canavara dönüştü. Acaba bu nakarat ile google bize bir şeyler mi demeye çalışıyordu? Bu dizelerin büyüyen google hisseleriyle bağlantısı neydi? Bir inceleyelim:</p> <p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight:normal"><i style="mso-bidi-font-style: normal">You may say I’m a dreamer</i></b>: “yapamayacağımı demiştin ama yaptım.”</p> <p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight:normal"><i style="mso-bidi-font-style: normal">But I’m not the only one</i></b>: “ama yalnız değilim. bu işe tek ben el atmadım; benim gibi çok var.”</p> <p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight:normal"><i style="mso-bidi-font-style: normal">I hope someday you’ll join us</i></b>: “inşallah dünyayı satın aldığım gün geldiğinde mızıkçılık yapmaz ve benim tarafıma-krallığıma- geçersin.”</p> <p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight:normal"><i style="mso-bidi-font-style: normal">And the world will live as one</i></b>: “böylece her şey benim tekelimde olur.”</p> <p class="MsoNormal">İşte bu dört dize Google’ın yeni manifestosudur! İçim de fesat olabilir tabii :/</p></div>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-80998941312667881672010-08-31T15:41:00.002+03:002010-08-31T15:47:12.476+03:00Dün gece bir absürd rüya gördüm; ee rüya bu, absürd olur.<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL7iYft2ps-CdfngnQa5_r-fYP2XBMpaFnzwG2qt731-McvMhy5S_GM0pWGXnpoo3DrPwN4bYjF-GvZx5AmyjVYZT7DYgDZOUeeB8bKQ-gAsZWECIf0aP8sCbLHLzbcPI7WjEiBdJAtvs/s1600/dear+freud.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL7iYft2ps-CdfngnQa5_r-fYP2XBMpaFnzwG2qt731-McvMhy5S_GM0pWGXnpoo3DrPwN4bYjF-GvZx5AmyjVYZT7DYgDZOUeeB8bKQ-gAsZWECIf0aP8sCbLHLzbcPI7WjEiBdJAtvs/s320/dear+freud.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5511554373275051298" /></a><br /><p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Dün gece tuhaf rüyalar gecesiydi. Sürekli uykuya dalıp uyandım ama hiçbir uyanışımda bilincimin tamamen açık olduğunu düşünmüyorum. Rüyalardan hatırladıklarımdan biri, gayet tuhaf tiplerle -ki şu an hepsini ayrıntılı hatırlamıyorum- sınıfta hocanın sınav kağıtlarını okumasını bekliyoruz. Sınıf dediğim benim odam ve herkes bir yere dağılmış, tiplerden biri de okuduğum hikayelerden birinde geçen ufak bir çocukmuş ve ben soruyorum: “Sen burada napıyorsun?”. Onu da geçeyim de başka ne vardı. Hmm.. Mesela kağıtlarımızı okulda sevimli minyon genç bir hocam vardı, o okuyor. Ne işi vardı rüyamda çözemedim :/ Gerçek hayattaki gibi iki sınav kağıdımın olması ise daha da tuhaf. Birine 99, diğerine 68 veriyor hoca. Neyse, ben diyorum: “Ama o 99 verdiğin kağıdım o kadar iyi değil, 68 verdiğini daha çok sevdim. O hak etti o notu.” O da bana diyor ki: “68lik olanı anlamamışsın, 99 olan daha iyi olmuş.” Şu an iki ödev yazmam gerekiyor, akıbetin bu olmamasını dilerim <span style="font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family:"Times New Roman"; mso-hansi-font-family:"Times New Roman";mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;"><span style="mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;">J</span></span> Tabi sormayacağım “ Ah Tanrım, neden? Neden ben bu rüyaları gördüm?” Sebebi çok basit, ödevlerle yatıp kalkıyorum bu aralar, 5 Eylül’e kadar yetiştirmem lazım<span style="font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family:"Times New Roman"; mso-hansi-font-family:"Times New Roman";mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;"><span style="mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;">J</span></span> Zaten ödev yazmasam bu bloga gireceğim yok gibi, tembel ben <span style="font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family:"Times New Roman"; mso-hansi-font-family:"Times New Roman";mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;"><span style="mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;">L</span></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Rüyaların geleceğe dair bilgi vermediğinin ve sadece benim bilinçaltım olduğunun ikinci kanıtı ise sabah sabah tüylerimi ürperten rüyam. Efendim, burada <i style="mso-bidi-font-style: normal">dark side of the dreams</i> başlığını yaşatıyoruz. Ödevlerimden bir tanesi Sylvia Plath ve The Bell Jar (Sırça Fanus) romanı üzerine. Uyandığımda saat sabah 7 gibiydi ve kendi kendime rüyanın bu kısmını unutmasam iyi olur, öncesini hatırlamasam da olur dedim; bunu da hatırlıyorum. Rüyamda, Sylvia Plath de dair çok ilginç kişiliklerin fotoğraflarıyla kolajlar yapmış bir fotoğraf sanatçısının sergisini geziyorum. Derken serginin sahibi sanatçı geliyor, aynı Sylvia Plath! Yüzü falan aynı, sarı ucu içe doğru hafif maşalı, klasik 50’ler kadını tipinde. Koyu kırmızı bir etek ve beyaz bir gömleği var. Bu kadın aslında başka birisi ama Sylvia tipinde. Sonra bir şeylere kızıyor durduğu yerde ve köşeye geçip oturuyor, üzerine beyaz bir örtü örtüp kırmızı eteğini onunla kapamış oluyor. Sonra başlıyor elindeki küçük jileti bıçak gibi kullanarak cinsel organına saplayıp çıkarmaya. Ben çığlıklar atıyorum napıyorsun diye. O sırada işe giden ev ahalisinin uyanmasıyla evde sesler duyup ben de rüyamdan uyandım, ama uyandığımda biraz tüylerim ürpermişti, huzursuzdum.</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Bu kısa süreli uyanıştan sonra yine uykuya daldım ama son kez uyandığımda kendi kendime düşündüm: “O neydi öyle?” Zaten zavallı Sylvia’nın denemediği tek intihar yöntemi bu kalmıştı, rüyalarımda da olsa gerçekleşmiş oldu. Buradan duyurmak isterim ki kitabı severek okudum, herhangi bir garezim yok kimseye. Yine de düşünmeden edemedim, şimdi aklıma geldi. Neurosys’nin Begotten de Begotten filmi diye çocuk yaşta (ruhum çocuktu:) Silencer denen o grubun o lanet klibini izlettiğini hatırladım. Gerçi sonuna kadar izleyemedim, çünkü çok korkmuştum; bu Sylvia’nın son intihar girişimi işte o klipteki sahneyi hatırlattı bana. Adam kendisine -o da beyaz örtüye sarılıydı- bıçak sokup çıkarıyordu. O yıllarda izleyemediğim bu klip, bana artık eskisi gibi korkunç dakikalar yaşatmıyor. Üçüncü sayfa haberlerinden çok şey öğrendiğim kanısındayım. Gerçi klipten çok adamın sesiydi beni ürküten, ıyyy :/ Bir de aklıma geldi, Sylvia kefenini mi yırtmaya çalışıyordu, napıyordu acaba?</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Açıkla bunu Freud Bey!!!</p>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-26366660610829399942010-08-13T13:56:00.004+03:002010-08-13T14:06:15.399+03:00<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiC3-Y-YAcyT9go3GpBEngBMsC7FaH5ONEkmeC3pTOo1n56mQsFkJ_7nQREqdEV6Nt6Olmh9dheIXL5Gkh3VxsyhlGuLFpLFlqc9vffPog5pk1eSmzebsEXSvPbzRBQF126w1wCw_RnTeE/s1600/jason+mecier.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 200px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiC3-Y-YAcyT9go3GpBEngBMsC7FaH5ONEkmeC3pTOo1n56mQsFkJ_7nQREqdEV6Nt6Olmh9dheIXL5Gkh3VxsyhlGuLFpLFlqc9vffPog5pk1eSmzebsEXSvPbzRBQF126w1wCw_RnTeE/s200/jason+mecier.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5504848726338893170" /></a><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bamberg dönüşü İstanbul’a iner inmez ve 2-3 sokak görür görmez, temiz ve düzenli sokakları çok özleyeceğimi hissettim. Bir de Zonguldak rüzgârları sağolsun, alerjim bir kudurdu ki sormayın. Düşmanımın başına bile gelmesin. Ey hayat! Nemli hava ve ters esen rüzgârlarla çok zorsun!</p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;">resim: jason mecier</p>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-49052620955976828922010-07-15T23:22:00.005+03:002010-07-15T23:33:05.440+03:00<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKa5vuWVo5BICLcQZgjiyUT4udFsNIofU7kqwfb7CXJOH0cZWNWaa2rkY7CqRikjXNHpD9sq6nrUcIQk2NIpPfSDQd6BMxtPj9J9aU7dq8uctN6t__pt0RAZSv5NHneuhqse7h1gq92ho/s1600/yotsu.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 167px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKa5vuWVo5BICLcQZgjiyUT4udFsNIofU7kqwfb7CXJOH0cZWNWaa2rkY7CqRikjXNHpD9sq6nrUcIQk2NIpPfSDQd6BMxtPj9J9aU7dq8uctN6t__pt0RAZSv5NHneuhqse7h1gq92ho/s200/yotsu.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5494233425933449074" /></a><br /><div style="text-align: justify;"><span class="Apple-style-span" style="color:#FF9966;"><p class="MsoNormal" style="text-align:justify"></p><p class="MsoNormal" style="text-align:justify"></p><p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span class="apple-style-span">Başka bir açıklaması yok; kalakaldım. Bugün Almanca sınavında çok iyi bildiğimi sandığım konunun sorularında kalakaldım ve abuk subuk cevaplar verdim. Yarın ikinci sınav var ama o daha zor olacak ve bir daha kalakalmak istemiyorum. Ruh hali: kalakalmış.</span></p><p></p><p></p></span></div>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-6944113025810029642010-07-14T02:13:00.010+03:002010-11-22T15:21:04.703+02:00<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghGZjjyUtjDts8EWCuFaWyd2xTo3XyA5_I7LuBLuP3cLN5HjEmZILpsXPoEtN-BRkJfxD8QFSnRH0OO9dRmbSmSp8qx-vS2Yd7vd8DrbWBIm7B0fvYt8Lxe0GanV7Fx_Ssm-nUPQvQwiE/s1600/madm2.jpg"><img style="float:right; margin:0 0 10px 10px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 133px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghGZjjyUtjDts8EWCuFaWyd2xTo3XyA5_I7LuBLuP3cLN5HjEmZILpsXPoEtN-BRkJfxD8QFSnRH0OO9dRmbSmSp8qx-vS2Yd7vd8DrbWBIm7B0fvYt8Lxe0GanV7Fx_Ssm-nUPQvQwiE/s200/madm2.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5493536622635792690" /></a><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghGZjjyUtjDts8EWCuFaWyd2xTo3XyA5_I7LuBLuP3cLN5HjEmZILpsXPoEtN-BRkJfxD8QFSnRH0OO9dRmbSmSp8qx-vS2Yd7vd8DrbWBIm7B0fvYt8Lxe0GanV7Fx_Ssm-nUPQvQwiE/s1600/madm2.jpg"></a><p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span class="Apple-style-span"><span class="Apple-style-span" >Sayın Melissa Auf der Maur Hanım, yeni albümünü netten dinletecek kadar cömert: </span></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><a href="http://xmadmx.com/">http://xmadmx.com/</a></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span class="Apple-style-span"><span class="Apple-style-span" >Hemen altta</span></span> <b><i><span class="Apple-style-span" style="color:#FFFF66;">click</span></i><span class="Apple-style-span" style="color:#FFFF66;"> </span><i><span class="Apple-style-span" style="color:#FFFF66;">here to listen to the entire ooom album</span></i></b> <span class="Apple-style-span"><span class="Apple-style-span" >butonu sizi bekler. </span></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span class="Apple-style-span"><span class="Apple-style-span" >Yeni konsept pek bir hoşuma gitti. Çizgi roman ve film falan filan destekliyor albümü. Bakalım işte, zamanla ele geçireceğiz hepsini.</span></span></p></div>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-30081033112907079822010-07-11T22:11:00.006+03:002010-07-11T22:25:24.668+03:00<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2Q0cmmMkNMaHzBefkWetbzF5PlRX3WzFM1bUnrnlslzEz6GKgg-v9bCS7coSgAnf29eM0UIYRy_CCzSGftnK4zsIEE5HkXsj-csGs2JzyH_UDNPJudXv2D4AAStUTJGiSJM2jk-KHPag/s1600/say%C4%B1l%C4%B1+munih+blog.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 295px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2Q0cmmMkNMaHzBefkWetbzF5PlRX3WzFM1bUnrnlslzEz6GKgg-v9bCS7coSgAnf29eM0UIYRy_CCzSGftnK4zsIEE5HkXsj-csGs2JzyH_UDNPJudXv2D4AAStUTJGiSJM2jk-KHPag/s400/say%C4%B1l%C4%B1+munih+blog.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5492729839283721314" /></a><p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Gelelim günübirlik Münih turuma <span style="font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family:"Times New Roman"; mso-hansi-font-family:"Times New Roman";mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;"><span style="mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;">J</span></span> Geçen hafta cumartesi günü Münih’e bu yılki 2. gezimi gerçekleştirdim. Amaç, 3 Pinakothek müzesini gezmekti. Aldım yanıma Özge’yi, 3 saatlik rahat bir yolculuk geçirdik. Alte Pinakothek’te 3 saat, Neue Pinakothek’te 1 saat, Pinakothek der Moderne’de ise yarım saat geçirebildik. Ayrıntıya inecek vakit yoktu ama Alte Pinakothek çok çok çok güzeldi. Alte Pinakothek’i de gördüm ya, Almanya’daki misyonumu tamamlamış gibi hissediyorum. Modern müze ise biraz trajik oldu. Gezinin son durağı olduğundan ve kapanma vaktine az zaman kaldığından yarım yamalak gezebildik, hatta koşa koşa diyelim.</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Efendim, bu üç müzenin bulunduğu yere (hemen merkezde) Kunstareal München diyor bizim sarı kafalar. Kendisi Barerstr.’de olmasına rağmen biz hiç tren istasyonundan çıkmayıp Theresienstr.’ye giden bir metroya atlayıp 2 sokak yürüdük. Gayet yakın efendim, istasyondan 2 durak sonra Theresienstr. geliyor. Müze ziyaretine gelince, ağzım açık gezdim bir çok odayı ki müzenin alış-veriş kısmı da kısımdı hani. Aslında bu sıcakta öglen güneşinde yapılabilecek en serinletici aktivitelerden biri olarak görüyorum bu geziyi. Akşamüstü, güneşin yakıcı ışınlarını azaltmasıyla, biz de sokaklara saldık kendimizi. Münih Belediye Binası etrafında birkaç tur attıktan sonra bir kafede oturup leziz Apfelstrudel yedik <span style="font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family: "Times New Roman";mso-hansi-font-family:"Times New Roman";mso-char-type:symbol; mso-symbol-font-family:Wingdings;"><span style="mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;">J</span></span> Hiç bu kadar güzelini yememiştim, sanırım yufkasını evde açmış olmaları duruma lezzet katıyor.</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Dönüş ise işin fantastik kısmıydı. Herkesin de bildiği gibi bu sarı kafalar, Dünya Kupası konusunda çok heyecanlı çocuklar. O gün Arjantin’i 4-0 yenmenin vermiş olduğu sarhoşlukla yine sokaklarda taşkın! eylemlerde bulunuyorlardı. Aman ne taşkınlığı, ancak sarhoş olup nida atar bunlar; daha da bir şeye bulaşmazlar; ama akşam yolculuğu bunca sarhoş ve çılgın genç-yaşlı nüfusla çok da kolay geçmiyor. Hele ki tren raylarında akşam 45 dakikalık bilmem ne çalışması yapacakları tutunca normal saatten 1 saat geç vardık Bamberg’e. Yine de diyebilirim ki sanırım Almanya’nın sarhoşlarını seviyorum. Yaptıkları en aykırı eylem yemeğimize sulanmaktı ve yüz vermeyince uzaklaştılar. Ha bir de bir tanesine galiba çok dokundu ki suratsızlığımız, adamcağız “don’t you like german men?” diye sordu; biz tarafına bakmayınca da gitti (efendi sarhoş). 4.5 saatlik gürültülü yolculuktan sağ salim döndük ama ertesi gün nasıl uyandım bilmiyorum. Tüm gün ayakta, sonra gürültülü vagonda derken fena yorulmuşuz.</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Bu da fotoğraflardan derlediğim Münih raporum:</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">1-2. Alte Pinakothek müzesi, koleksiyonunda önemli ressamların eserlerini barındırıyor ve Münih’e yolunuz düşerse ve müze gezecek vaktiniz varsa, bence bir deneyin. 2 numaralı resim müzenin merdivenleri sadece<span style="font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family: "Times New Roman";mso-hansi-font-family:"Times New Roman";mso-char-type:symbol; mso-symbol-font-family:Wingdings;"><span style="mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;">J</span></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">3. Bu yumurta, <span class="apple-style-span">Bruegel’in <i style="mso-bidi-font-style:normal">The Land of Cockaigne</i></span><i style="mso-bidi-font-style:normal"> </i>isimli eserinden bir detay. Aynı detayı kartpostallarda kullanmayı akıl eden müze yönetimi, bu kareyi basmış satıyor. İsteyene ben bu detayı severek yollarım, kendi kartınızı kendiniz basın.</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span class="apple-style-span">4. Pinakothek der Moderne’nin salonlarından birisi. Kısıtlı zamanda göz atabildik ancak. Bu salon da <i style="mso-bidi-font-style:normal">Design Vision 1900-2002 </i>diye adlandırılmış ve adından da anlaşılacağı gibi bu zaman dilimindeki tasarımlardan bir derleme oluşturulmuş. Neler var peki? Arabalar, radyolar, mutfak eşyaları, koltuklar vb.</span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span class="apple-style-span">5. Beş numero ise Neue Pinakothek Müzesinin salonlarından biri. Neue Pinakothek, temel olarak 19. yy’dan sonra yapılmış tablolara ve heykellere ev sahipliği yapıyor. Kimler var peki? Van Gogh, Klimt, Cézanne, Delacroix, Monet, Picasso ve Rodin ve daha niceleri.</span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span class="apple-style-span">6. Neue Pinakothek’te hemen –yanlış hatırlamıyorsam- üçüncü salona geldik gelmedik, bizi selamlayan Wolf von Hoyer’in <i style="mso-bidi-font-style:normal">Psyche’</i>si.</span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span class="apple-style-span">7. Müze çıkışı merkeze giderken hemen Belediye Binasının yanındaki sokakta bandurası elinde şarkı söyleyen bir teyze vardı. Muhtemelen Slav’dı </span><span class="apple-style-span"><span style="font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family: "Times New Roman";mso-hansi-font-family:"Times New Roman";mso-char-type:symbol; mso-symbol-font-family:Wingdings;"><span style="mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;">J</span></span> Önünde de cd’ler duruyordu ama sadece çaldığı 2 şarkıyı vidyoya alıp emeğini de parayla biraz da olsa ödeyip gittik bu sokaktan. Bu arada şuna değinmeden geçemeyeceğim. Vuvuzelalı çılgın Almanlar, Banduralı Teyze şarkısını söylerken şuursuzca o düdük enstrümanı çalma girişiminde bulundular. Teyzeye saygısızlık yaptıklarını anlayınca da özür dileyip müziğini dinlediler ve para bırakıp gittiler. Efendi sarhoşlardan bahsetmiştim sanırım</span><span class="apple-style-span"><span style="font-family: Wingdings;mso-ascii-font-family:"Times New Roman";mso-hansi-font-family:"Times New Roman"; mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;">J</span></span></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span class="apple-style-span">8. Modern Müzede, Türk sanatçı Canan Şenol’un hazırladığı bir videonun gösterimi vardı. Hepsini izlemedim ama kadının toplumdaki yeriyle ilgiliydi diye düşünüyorum. Bu da başkahraman Fadike ve annesi :) Anne, kızına “şehir seni bozdu” gibi laflar ediyordu biz uzaklaşırken.</span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span class="apple-style-span">9. Bu da Dortmundlu sanatçı Norbert Tadeusz’un <i style="mso-bidi-font-style:normal">Atelier</i> isimli çalışması. Yine Modern Müzeden.</span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span class="apple-style-span">10. Arjantin zaferi sarhoşu Almanlar, Belediye Binası önündeki mini havuzun üzerinde oynarken </span><span class="apple-style-span"><span style="font-family:Wingdings; mso-ascii-font-family:"Times New Roman";mso-hansi-font-family:"Times New Roman"; mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;">J</span></span></span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify"><span class="apple-style-span">11. Ve işte tüm günün anlamını zirveye çıkaran Apfelstrudel! Güney Almanya ve Avusturya’da bol bol pişirilen bu elmalı rulo pastanın Münih’te evde açılmış yufkadan yapılmışını, dondurma ve tarçınla ikram ediyorlar. On numero bir tat </span><span class="apple-style-span"><span style="font-family:Wingdings;mso-ascii-font-family: "Times New Roman";mso-hansi-font-family:"Times New Roman";mso-char-type:symbol; mso-symbol-font-family:Wingdings;"><span style="mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;">J</span></span></span></p>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-33388801326027646462010-06-29T03:33:00.004+03:002010-07-04T22:19:50.046+03:00juyddı neeyseşj potatoş in dı kaonti -luvli- en luvli vejıtebışj*<div style="text-align: justify;">Valla Linguistics zor bölüm be anam. O kadar detay ile ben kafayı yerim, sadece iki adet ders almak zorunda olduğum için şanslıyım. Hocalar bile anlatırken “Sıktık sizi de tüh tüh..” diye anlatıyor, ben daha napayım. İki dersim var. Birinde Britanya Adaları’nda konuşulan diyalektleri (lehçe) inceliyoruz. Diğeri ise Amerikan ve Britanya İngilizceleri üzerine bir ders. Bu derslerin kültür ve tarih ile ilişkisine lafım yok, o kısımlardan gerçekten zevk alıyorum, hatta kaybolan diller üzerine bir kitap okuyup bayılmıştım iki yıl önce ilk Dilbilimi dersimi alırken; ama yok şunu kuzeyde böyle okurlar, İskoçlar şöyle, Welsh şivesiyle böyle diye gruplandırmak ve onları tek tek incelemek beni yoruyor. Ahan da bugün yine yordu! Hoca anlatıyor ediyor, sınıfta çıt çıkmıyor. Herkes alıştırma bölümünü bekliyor. Her ders sonu o gün öğrendiğimiz aksan, şive ve lehçe ve daha niceleri :p ile alakalı bir röportaj yada kısa metin dinliyoruz ve “kim ne dedi, nasıl dedi?” gibi soruları cevaplıyoruz :) Neyse, aslında çok da fena değil ama benim asıl alanım değil ya; iş güç de çokken olmuyor :)</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Şimdi gelelim nasıl da ballı bir insan olduğuma. Bugün okuldan yorgun argın geldim ve markete gittim. Aslında merkezdeki markete uğradım ama aradığımı bulamayınca eve gelip 10 dakika dinlenip mahalle marketine ancak gittim. İşte ben pembe bisikletimi park ederken (ki o bisikletle nasıl düştüğümü anlatmıştım ama ne ara silindi anlamadım) bir Alman kız, bana bir şeyler dedi. Ben sadece hediye anlamına gelen “Geschenk” sözcüğünü duydum, ama yanlış anladım sandım. Sonra, kıza İngilizce cevap verince, o da İngilizceye geçti ve bisiklet sepetini isteyip istemediğimi sordu. Meğersem marketten yeni sepet almış, eskisini de bana veriyormuş. Anlaştık ve teşekkür faslı sonrası herkes yoluna devam etti; ama ben çok sevindim, çünkü zaten bir ay sonra dönecektim, sepet almak ya da sepetin işlevselliği üzerine hiç kafa yormamıştım. Madem sepet var, alışverişi de uzun tutayım dedim bugün: Evet, çok işlevselmiş.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Not: Sevgili başlığım bugun derste işlediğimiz Kuzey İrlanda Diyalektinden bir örnektir ve orijinali şudur: “You’d the nicest potatoes in the county- lovely- and lovely vegetables.”</div><div style="text-align: justify;"><br /></div>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-46879378712202174822010-06-27T18:40:00.004+03:002010-06-27T18:48:18.515+03:00<div><p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Bugün uyandığımda, kahvaltı hazırlarken ne dinlesem diye düşündüm ve Pazar sabahı ruhunu The Raveonettes’de bulacağım kararına vardım. İşte o an!</p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Şimdi Pazar öğlen olmuş, hatta öğleden sonrası - akşamüstüsü, ve ben Minik’in bana yazdığı maili tekrar okudum. Geçen Pazar günü eve döndüğümde de iyi etkiler bırakmıştı üzerimde. Minik ile görüşemiyorum, 1 yıl oldu şaka maka. Bir de bu yılı da son 3 yılı gibi olaylı geçti; ev arkadaşı fobisi başladı kızcağızda. Yine de beni unutmamış ve bana sayfalar dolusu yazmış <span style="font-family:Wingdings; mso-ascii-font-family:"Times New Roman";mso-hansi-font-family:"Times New Roman"; mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;">J</span></span> </p> <p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Geçen hafta moralim bozuktu, geliyor arada öyle; ama o moral bozukluğuyla derse odaklanasım da gelmedi, yapmadım sunumumu. Bakalım bu hafta hoca ne diyecek. Ne derse desin, buyurun buradan yakalım:</p></div><object width="425" height="344"><param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/LiMWi-cgeqQ&hl=en_US&fs=1&"><param name="allowFullScreen" value="true"><param name="allowscriptaccess" value="always"><embed src="http://www.youtube.com/v/LiMWi-cgeqQ&hl=en_US&fs=1&" type="application/x-shockwave-flash" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" width="425" height="344"></embed></object><br /><span class="Apple-style-span" style="font-family: Tahoma; font-size: 12px; "><span class="Apple-style-span" style="color:#FF9966;">(the raveonettes'i sevdiğini bir kere daha keşfetmek :)) güzel olaylar bunlar tabi.)</span></span>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-33651922504270405812010-06-25T18:52:00.003+03:002010-06-25T19:01:06.311+03:00<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUu4oZlWBuS8bA3WAOSAsjUOjivoJcbKbyiif0wI7UM9RvATP0rNPnV_xOnolZuUTmQgSkojtu7RXfAo-Mr4IA0gPRnJ4Gnhn9XaM6aSQJ4NxOLBFkoOUIPgBZ5Rt1OCgeo0HWTK1e5OE/s1600/kurtcuk_by_sadidas.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 290px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUu4oZlWBuS8bA3WAOSAsjUOjivoJcbKbyiif0wI7UM9RvATP0rNPnV_xOnolZuUTmQgSkojtu7RXfAo-Mr4IA0gPRnJ4Gnhn9XaM6aSQJ4NxOLBFkoOUIPgBZ5Rt1OCgeo0HWTK1e5OE/s400/kurtcuk_by_sadidas.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486741528211703906" /></a><p class="MsoNormal" style="text-align:justify">Hayattaki en büyük hayalim bir çocuk kitabı resimlemek. Kaç yaşımda olursam olayım ölmeden önce yapmış olmayı istediğim şey bu. Hani şu çok istediğimiz maldır, kariyerdir vs. değil, sadece bu. Kendim için istiyorum bunu. Ben ölünce de geride kalması, hatırlanması ya da çok beğenilmesi umrumda değil. Basılsın, üç beş çocuğa ulaşsın çizdiklerim, o zihinler çizdiklerimi sevsin; yeter bana. Ölmeden önceki tek arzum budur. Çok büyük konuştum <span style="font-family:Wingdings; mso-ascii-font-family:"Times New Roman";mso-hansi-font-family:"Times New Roman"; mso-char-type:symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol;mso-symbol-font-family:Wingdings;">J</span></span> Henüz hayatın hırsları beni sarmadığından, o günü sakince bekliyorum. </p><p class="MsoNormal" style="text-align:justify">not: resim, sadi güran'a aittir.</p>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2323899696218672195.post-68974270315545116432010-06-25T03:16:00.003+03:002010-06-27T18:22:47.376+03:00<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span class="Apple-style-span" style="color:#FF9966;">Kimsenin sesini duymak istemediğim, tek bir yorumun bile beynimle bir etkileşime girmesini dilemediğim günlerden biri bugün, - ya da o günü atlattım. Çok bencilim, bunu düşünmüyor değilim; ama hiçbir şekilde değer vermediğim şeylerin bana çok önemliymiş gibi sunulması, hiçbir şey ifade etmiyor. Vakit kaybı. Başka bir ismi yok.</span></p> <p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span class="Apple-style-span" style="color:#FF9966;">Yaşamak istemediğim ve sürekli beynimi kendi kendime kemirdiğim bugünü hafızamdan silmek istiyorum. İnsanların büyük travmalar atlattığı o günlerden biri de değil. Sadece yaşamamın bana bir şey katmadığı bir gün. Mekanın çok da önemi yok; sadece tanıdık yüzlerden uzak olayım.</span></p>turuncuboyakalemihttp://www.blogger.com/profile/05783924726601519245noreply@blogger.com0